Mardin İşçi Filmleri Günlerinden -KABUĞUNDAN ÇIKAMAYANLAR
yorum 14:10
Göreceğiniz kendi yüzünüzdür temasıyla kabuğundan çıkmaya çabalayan Mardin Eğitim-Sen İşçi Filmleri Günleri emekçileri; Ece Güneş ve Vakkas Aksunun yapmış oldukları KARAKABUK belgeseli ile Mardin’den başlayarak, midyecilerin yaptığı gibi kabuğuna sıkışmışları kabuğundan kurtarmak için tüm kabukları aralamaya davet ediyor ‘Kabuğunu kırmaya çalışanları’…
“Midyeyi kabuğundan çıkarıyorum, kendimi çıkaramıyorum.” diyor bir midye işçisi. Peki, onu bu karamsarlığa ve umutsuzluğa sürükleyen ne?
Acaba hiçbir sosyal güvencesi olmadan, çamur içinde soğuğa maruz kalarak günde 12 saat çalışıp çok az bir ücret alması mı? Yoksa bu koşullar altındayken ağzından tükürüklerle etrafa küfürler saçan bir patronun emri altında çalışırken insana dair ne varsa unutmaları mı? Tüm bunlar yetmezmiş gibi siyasi otoriteler tarafından ucube muamelesi görerek “kentsel dönüşüm projeleri” bahanesiyle şehir dışına/hayatın dışına itilmeleri mi? Nedir bunun sebebi? Söyleyelim. Hepsi!
Savaş sebebiyle zorunlu göçe maruz kalan Güneydoğu halkının büyük şehirlerde geçim kaynaklarından biri olan midyecilik gerçekten büyük zahmetler istemektedir. Denizden alınıp sofralarımıza gelinceye kadar büyük zahmet isteyen midye işi için ödenen rakamlar ne biliyor musunuz? Midye başına 1KURUŞ. Yani işçimiz günde en fazla 15-20 lira kazanabiliyor. Onu da alabilmesi için ortalama 20 bin midye açması lazım. Peki, biz midyeyi ne kadara alıyoruz? 12 tanesini 5 liraya alıyoruz. Aradaki farkı siz de görmüşsünüzdür. Buna sosyal güvencesiz çalışmayı da ekleyebiliriz. Yani midye işçisi günde 12 saat çalışacak ama hastalanmayacak! Hastalandığında azarlanıp işten kovulacak!
Unutmadan buna belediyenin “kentsel dönüşüm projesi”ni de eklemek lazım. Peki, bu projelerdeki amaç ne? Kentlerin güzelleşmesi için düşük gelirli insanların –midye işçileri- ucube gibi şehir dışına itilmeleridir. Mahallelerinden mutlu mesut yaşayan insanlar yaşadıkları yerleri terk etmek istemeyecek. Belediye buna karşılık olarak su vermeyecek, çöpleri toplamayacak, elektrik gitmesini engelleyecek. Ta ki oradaki insanlar caydırılana dek. Bu tarz yaklaşımlara İzmir’in Kadifekale semtinde yaşayan insanlar –genelde Mardin’den göç edenlerin yaşadığı bir yerdir- yoğun bir şekilde karşı karşıya kalmışlardır. Buradaki insanları politik ve ekonomik sebeplerden dolayı şehrin dışına otoban kenarında yapılan TOKİ’lere yerleştirmek isteyen yerel yönetimler (KONAK BELEDİYESİ VE İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ) bu konuda hukuk dışı birçok yola başvurmuştur.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi zor şartlar altında çalışan midye işçileri hayatlarına yabancılaştırılmakta-özellikle kadın ve çocuk işçiler- insan olmanın renklerini kaybetmektedirler. Kısacası insana dair ne varsa ellerinden gitmektedir. En başta da belirttiğim gibi onlar her gün binlerce kabuk kırarken kendi kabuklarına mahkûm edilmektedirler. Tüm bunların sebebi “PİYASA” adını verdiğimiz görünmez eldir. Öyle bir el ki yaratan ve yaratılan her şey onun elinden çıkmış gibi duruyor.
Emekçi insanların sınıf çatısı altında bir araya gelerek o elin lanetini üzerlerinden atmaları gerekmektedir. Bunun da en güzel yolu sürüye usulca katılmayıp başka türden bir kavgaya “YOLDAŞ” olmaktan geçer.
“HOŞGELDİN” diyor şimdinin çocukları…
Mardin Eğitim-Sen İşçi Filmleri Atölyesi
“Midyeyi kabuğundan çıkarıyorum, kendimi çıkaramıyorum.” diyor bir midye işçisi. Peki, onu bu karamsarlığa ve umutsuzluğa sürükleyen ne?
Acaba hiçbir sosyal güvencesi olmadan, çamur içinde soğuğa maruz kalarak günde 12 saat çalışıp çok az bir ücret alması mı? Yoksa bu koşullar altındayken ağzından tükürüklerle etrafa küfürler saçan bir patronun emri altında çalışırken insana dair ne varsa unutmaları mı? Tüm bunlar yetmezmiş gibi siyasi otoriteler tarafından ucube muamelesi görerek “kentsel dönüşüm projeleri” bahanesiyle şehir dışına/hayatın dışına itilmeleri mi? Nedir bunun sebebi? Söyleyelim. Hepsi!
Savaş sebebiyle zorunlu göçe maruz kalan Güneydoğu halkının büyük şehirlerde geçim kaynaklarından biri olan midyecilik gerçekten büyük zahmetler istemektedir. Denizden alınıp sofralarımıza gelinceye kadar büyük zahmet isteyen midye işi için ödenen rakamlar ne biliyor musunuz? Midye başına 1KURUŞ. Yani işçimiz günde en fazla 15-20 lira kazanabiliyor. Onu da alabilmesi için ortalama 20 bin midye açması lazım. Peki, biz midyeyi ne kadara alıyoruz? 12 tanesini 5 liraya alıyoruz. Aradaki farkı siz de görmüşsünüzdür. Buna sosyal güvencesiz çalışmayı da ekleyebiliriz. Yani midye işçisi günde 12 saat çalışacak ama hastalanmayacak! Hastalandığında azarlanıp işten kovulacak!
Unutmadan buna belediyenin “kentsel dönüşüm projesi”ni de eklemek lazım. Peki, bu projelerdeki amaç ne? Kentlerin güzelleşmesi için düşük gelirli insanların –midye işçileri- ucube gibi şehir dışına itilmeleridir. Mahallelerinden mutlu mesut yaşayan insanlar yaşadıkları yerleri terk etmek istemeyecek. Belediye buna karşılık olarak su vermeyecek, çöpleri toplamayacak, elektrik gitmesini engelleyecek. Ta ki oradaki insanlar caydırılana dek. Bu tarz yaklaşımlara İzmir’in Kadifekale semtinde yaşayan insanlar –genelde Mardin’den göç edenlerin yaşadığı bir yerdir- yoğun bir şekilde karşı karşıya kalmışlardır. Buradaki insanları politik ve ekonomik sebeplerden dolayı şehrin dışına otoban kenarında yapılan TOKİ’lere yerleştirmek isteyen yerel yönetimler (KONAK BELEDİYESİ VE İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ) bu konuda hukuk dışı birçok yola başvurmuştur.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi zor şartlar altında çalışan midye işçileri hayatlarına yabancılaştırılmakta-özellikle kadın ve çocuk işçiler- insan olmanın renklerini kaybetmektedirler. Kısacası insana dair ne varsa ellerinden gitmektedir. En başta da belirttiğim gibi onlar her gün binlerce kabuk kırarken kendi kabuklarına mahkûm edilmektedirler. Tüm bunların sebebi “PİYASA” adını verdiğimiz görünmez eldir. Öyle bir el ki yaratan ve yaratılan her şey onun elinden çıkmış gibi duruyor.
Emekçi insanların sınıf çatısı altında bir araya gelerek o elin lanetini üzerlerinden atmaları gerekmektedir. Bunun da en güzel yolu sürüye usulca katılmayıp başka türden bir kavgaya “YOLDAŞ” olmaktan geçer.
“HOŞGELDİN” diyor şimdinin çocukları…
Mardin Eğitim-Sen İşçi Filmleri Atölyesi