İm Atölyesi ile röportif Sohbet: Komünlük Daha Fazla Birey Olmayı Gerektiriyor!
haber, sohbet 17:32
KOMÜNLÜK
DAHA FAZLA BİREY OLMAYI GEREKTİRİYOR!
İm Atölyesi] 2007 yılında atölye çalışmalarıyla başladık. İlk önce 5-6 arkadaştık. Yazı atölyesi, film atölyesi gibi şeyler yapıyorduk sonra tiyatro çalışmalarımızı da ekledik buna. Kendi yazdığımız oyunları Çukurova Üniversitesi’nde sokakta sergilemeye başladık.
Sonra 2008’in başından itibaren dergi çıkmaya başladı. 1,5 yıl boyunca aylık olarak çıktı daha sonra düzensiz bir şekilde çıkmaya başladı.
2008 Ağustos’ta Antakya’ya geldik bir mekân tuttuk orda tiyatro üzerine çalışıp kendi yazdığımızı oyunları sergilemeye başladık. Mekân aynı zamanda evimizdi.
Tabi maddi sıkıntılar yakamızı bırakmadı çevre baskısı da vardı o mekânda, değiştirmeye karar verdik avlulu bir mekân tuttuk, her ne kadar içimize sinmese de bir kafe kurgusu yaptık; geçimimizi sağlamak için.
D.T] Sağladı mı?
İ.A] Geçimimizi sağlıyordu sağlamasına ama kar etmiyorduk. Daha doğrusu; kar etme yollarını bilinçli olarak tıkıyorduk.
D.T] Neden?
İ.A] Orası bize yabancılaşsın istemiyorduk. Ne garson ne patron olmasın istedik. Sonra yine her şey bir seçim noktasına dayandı. Mekâna ilgi artıyordu biz eleman çalıştırmak istemiyorduk ve kendimiz de zamansızlıktan bayağı sıkılmıştık. Bu arada mekânın sahibi çıkmamızı istedi
D.T] Neden?
İ.A] 2. mahalle baskısı :) Galiba cemaat evi oldu. “Misafirhane” diyorlar gerçi…
Eski avlulu yerde de bir sürü sanat sepet etkinliği yapmıştık; düzenli film gösterileri, kütüphane, dergi devam etmişti, avluda oyunlar sergilemiştik.
D.T] Bunlar ücretsiz etkinlikler miydi?
İ.A] Birçoğu ücretsiz, ücretli olanlar da zor bela maliyeti kurtarıyordu.
SERMAYEYE SIRTINI DAYAMADAN DA OLUR!
D.T] Para pul döngüsü?
Gelen giden, çay, tost, makarna gibi şeylerle kendini döndürüyordu sadece.
D.T] Yani “sermayeye sırtını dayamadan da olur" diyebilir miyiz?
İ.A] Kesinlikle. Antakya’ya 800 lirayla gelmiştik; sadece iki aylık ev kirası. Bütün sermayemiz buydu.
D.T] Etkinlikleri takip eden kaç kişi var
İ.A] Antakya’da iyi bir kitlemiz var; 1000’e yakın. Bizi, mekânı ve yaptıklarımızı sevip takip ediyorlar.
D.T] Aktif koşturan kaç kişi var?
İ.A] Hep değişiyor, 20-30’a kadar yükselebiliyor ama ortalama 5-10.
D.T] Peki 'iş'e sahip olanların koşturma süreçleri nasıl olabiliyor ya da sizin 'çalışan' arkadaşlarınızla olan ilişkiniz?
İ.A] Genelde memur arkadaşlarımız oldu. İşleri 5’te bittiği için bizi pek zorlamıyordu oyun çıkarma süreçlerinde biraz sıkıntı oluyordu, ‘Ben Ruhibey Nasılım’ı oynamıştık; 8 kişilik oyun. Aramızda çalışanlar ve öğrenciler de vardı. Zor oldu ama oldu.
D.T] Tek kişi ne yapabilir?
İ.A] Az şey.
D.T] Ama?
İ.A] Ama? Açsana.
D.T] Yani şöyle; "Asla Yalnız Yürümeyeceksin" diye bir slogan var. Problemli bir yaklaşım değil mi? Bu bağlamda, “Tek kişi az şey yapar “ın bir “ama”sı olmasın mı?
İ.A] Asla yalnız yürümezsin ama yanındakiler değişir, böyle bir şey.
İşin şöyle bir yanı da var, yaptığımız işlere göre de insan sayısı ve birlikteliğin niteliği de değişiyor.
O 1000 kişilik kitleye belirli bir kolektif grupla ulaşmadık kafeyle ulaştık genelde. Mesela düzenli yaptığımız film gösterimleri için 1-2 kişi yetiyordu.
Biz her şeyde beraberiz diye bir şey yok. Bir kişi varsa üretim var, yoksa yok.
Ruh ortaklığı var ve gizli bir yol'daşlık. Kimi dar yollardan gidiyor, kimi geniş, kimi güvenli. Kimiyse yol açıyor.
Son süreç bizim için daha anlamlı. Belki açarsak iyi olur.
D.T] Açalım
İ.A] Antakya süreci bizim için belirsiz bir yolculuk ve deneyimdi. Bu yüzden hayallediğimizden daha içine kapanık süreçler yaşadık bazen. Şu son mekân denemesinde “Burası komün işleyebilir mi?” diye zorladık.
Garsonu kaldırdık ortadan, kasayı da, bulaşığını herkes kendi yıkıyordu.
D.T] Oldu mu?
İ.A] Aslında oldu. Mekânda gizli bir ruh hali ve hiç konuşulmayan bir örgütlülük yürüyordu. İşin olmaya yanıysa, her şeyin çok biçimsel kalması oldu. Komünlük daha fazla birey olmayı gerektiriyor.
KOMÜN KÖYÜ KURMANIN HAZIRLIKLARINI YAPIYORUZ
İ.A] Gelelim. Yine mekân çok sevildi ama nasıl bir şeydir ki bu, insanlar, “Aaa çok değişik bir yer” diye gelmeye başladılar. Artan ilgi bizi yine rahatsız etti, insanlar popülerliği seviyor, biz de mekânın kurgusunu değiştirdik şu anda dışarı yalnızca kütüphane olarak açık ve biz 5-10 arkadaş bir yandan içerde üretim yapıyoruz bir yandan da bir komün köyü kurmanın hazırlıklarını yapıyoruz.
D.T] Ne gibi?
İ.A] Şarap, bira, kül suyundan sabun, turşu, sirke, peynir gibi daha somut şeyler üzerine çalışıyoruz.
D.T] Popülerlik meselesi nerede rahatsız etti sizi?
İ.A] İnsanlar bıkmışlar standart işleyişlerden sığınacak bir yer arıyorlar ve bizler buranın Aborjinleri gibi hep sığınılacak bir yer işlevi görüyoruz. Bu işlev sıktı bizi. Üretip anlaşabileceğimiz ve yola çıkacağımız insanlar arıyoruz.
D.T] Sizi tanımayanlara yönelik sorayım mı biraz?
İ.A] Sor.
D.T] İm atölyesinin 'meselesi' nedir?
İ.A] Güzel soru! Böyle derler ya. Her şeyin bir atölyesi olacak demiştik yola çıkarken. İm, imge'nin kelime kökü. Bir şey imleyerek önce zihinde oluşur ve hayal etmeden değiştiremezsin, eyleyemezsin. her şey hakkında yepyeni imler edinilecek demiştik yaptık mı bilmiyorum ama çabaladık biraz.
D.T] Çıkarılan derginin iyi tepkiler aldığını ve hatta dolaylı yollardan edinilip de sonradan sizinle iletişime geçildiğini biliyorum, peki neden internette yoksunuz?
İ.A] Önceleri düşündük. Sonra askıya aldık. Aslında çok tercih etmiyoruz ama yine de bir yerlerde arşiv halinde kalmalı. Bizim için dergi meselesinde derginin kendisinden çok onun ulaşma yolu önemli. Tanışarak, koklaşarak elden ele ilerliyor biraz. İnternette bu biraz daha zor, yine de olmalı diyoruz son zamanlarda.
D.T] Peki, bu ‘röportif sohbet’i okuyanlar dergiyi merak ederlerse?
İ.A] Bize adreslerini yollasınlar onlara karşı ödemeli olarak yollayalım, dergi ücreti almasak da olur. Kargo yeterince pahalı!
(iletişim adresi: imatolyesi@gmail.com)
HER ŞEY ŞİMDİKİNİ BEĞENMEYEREK, ONA RAZI GELMEYEREK BAŞLAYACAK
D.T] Bir 'komün köy tahayyülünüz var. Ufak tefek altyapısını oluşturmaya başladığınızı yazdın. Bunun dışında gelecek zaman çekimli cümleler kurabiliyor musunuz?
İ.A] Komün köy hayali şimdilik bütün zamanımızı kaplıyor. Çünkü yakın gelecek zaman. Bunun da ötesi var. Biz bu yaşam tarzının teşvik edilmesi ve toplumsal olarak yepyeni bir yaşamın, yepyeni üretim ilişkilerinin oluşturulması için çaba harcayacağız.
D.T] Ucu açık bir soru daha: İm Atölyesi neyin atölyesidir?
İ.A] Aslında yaşam atölyesi yabancılaştığımız, bizden koparılan, hak ettiğimiz yaşamların yeniden kazanılması için bir vesiledir.
Her şey şimdikini beğenmeyerek, ona razı gelmeyerek başlayacak. İşte burda yeninin hayali önemli.
(…)
İ.A] Sona mı geldik?
D.T] Bir dakika… Toparlamaya çalışıyorum, zaman problemi var mı?
İ.A] Hayır.
(…)
D.T] Şöyle bir şey geçti aklımdan: hani röportaj metninin içinde, hararetli bir sohbet yapılıyormuş gibi bir resim olur ya genelde. Sizin bilgisayar başındaki resminiz ve benimkini koyabilir miyiz?
İ.A] Şu an ki hallerimizle mi?
D.T] Aynen
İ.A] :) Olur.
Not: Bu röportif sohbet halksanat.org için internet üzerinden yapıldı (23 Haziran 2011).
serdaryturkmen@gmail.com