Müzik tarihine yazlık ziyaret III - Berkay Özbek

Orta Çağ’da Müzik
Bu yazımızda Orta Çağ’da müziği ele alıyoruz. Bu dönemi ele alırken, ayrı bir yazının konusu olarak düşündüğümüzden, Doğu müziğine değinmeyeceğiz. Kapsama alanımız en doğuda Bizans olmak üzere Batı olacak.


Orta Çağ, Kavimler Göçü ile başlayan, feodal üretim ilişkilerinin en olgun haline ulaştığı 9. ve 15. yüzyıllar arası dönemin ardından Rönesans ile son bulduğu var sayılan tarihsel dönemdir. Bu arada Moğol İstilası, coğrafi keşifler gibi olaylar Avrupa’nın değişiminde kritik rol oynamışlardır. Bu yazıda Orta Çağ’ın aklımızda tutmamız gereken en önemli özelliği ise Kilise’nin ekonomik güç, kültürel etki ve siyasal nüfuz anlamında güçlenmesinin müzik pratiği üzerindeki büyük etkisidir.

Bizans Kültürü
İkinci yüzyıldan itibaren M.Ö. 27 yılında kurulan Roma İmparatorluğu bir emperyal güç olarak nüfuzunu ve gücünü kaybetmeye başladı. Birinci yüzyıldan itibaren Roma hristiyanlığın etkisi altına girdi. 395 yılında ise Roma İmparatorluğu resmi olarak Doğu (Bizans) ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye bölündü. Roma İmparatorluğu’nun her anlamda nüfuzunu yitirdiği bu dönemde Kilise’nin otoritesi de git gide arttı. Beşinci yüzyılın sonunda Papalık Batı Roma’yı kontrolü altına aldı. Kilise’nin “eğlence amaçlı müzik” fikrini reddetmesi dönemin müzik açısından karakterini belirleyecekti.

Bizans İmparatorluğu hüküm sürdüğü 1058 yıl boyunca yayıldığı coğrafya açısından inişli çıkışlı bir tarihe sahip olsa da ayakta kaldığı süre boyunca (395-1453) dünyada ekonomik, kültürel ve askeri açıdan en büyük güçlerden biri olarak kaldı. Batı Roma’dan farklı olarak Bizans’ta Latin kültüründen ziyade Yunan kültürü hakimdi. Coğrafi konumu ve etkileşime girdiği uygarlıklar sebebi ile Doğu kültürü de Bizans kültürünün bir bileşeniydi. Aslında bugün birçok kişinin Cumhuriyet ile veya Jön Türkler ile başladığını düşündüğümüz “doğu-batı sentezi” Bizans kültüründe oldukça belirgindir.



Bizans Müziği
Bizans müziği, Bizans sanatının diğer dallarında olduğu gibi Antik Yunan geleneği etkisi altındaydı. Elimizdeki en eski Bizans partisyonu 9. yüzyıla aittir. Ağırlıklı olarak monofonik müzik yapılıyordu. Heterofonik müzik örneklerine de rastlanıyordu. Kilise, festival ya da seremoni müziği olmasından bağımsız bir şekilde Bizans müziği Yunanca metinler üzerinde besteleniyordu. Helenistik ve Oryantal tarzları birleştiren özgün bir tarza sahipti. Bu sentezi tavsiye eserler arasındaki ilahide fark etmek mümkün.



Kilise
Orta Çağ kilisesi müziğin ilahi düşüncelere ilham verdiğini düşünüyordu. Bunun yanı sıra müziğin karakteri etkilediği görüşü de hakimdi. Hayattaki güzel şeylerin tümünün sadece insanlığa “ilahi ve kusursuz güzelliği” hatırlatmak için var olduğu düşüncesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak keyif için müzik yapılmasına karşıydı. İlahi metinleri genellikle İsa ve havarilerinin son yemeğini konu alıyordu. Tek kutsal sesin insan sesi olduğu düşüncesi ile enstrümantal müziğe karşıydı. Kadınların şarkı söylemesi yasaktı. Bu nedenle kilisede şarkı söyleyen küçük çocuklar seslerinin kalınlaşmaması amacı ile hadım ediliyordu. Bu konu ile ilgili 1994 yapımı Farinelli isimli film izlenebilir.



Orta Çağ müzik teorisi
Kilisenin mutlak hakimiyetinin sonucu olarak çocuklara şarkı söylemeyi öğretme sorumluluğu da katedral okullarında idi. Yunanlıların mod kategorizasyonuna benzer bir yöntemle ilahileri 8 moda ayırıyorlardı. Gene katedral okullarında önce ezberlemeyi ardından notaları okumayı öğreten müziğe başlangıç kitapları yazılmıştır.
Müzik tarihi boyunca notalara hecelerin ismini verme işlemi her gelenekte farklı şekilde yapılmıştır. Örneğin Bizans müziği notaları isimlendirmek için Yunan alfabesini kullanıyordu, ilk nota alfa idi. Önceleri kullanılan Neumatik yazıdan bugünkü biçimine ulaşıncaya dek geçirdiği sürekli evrim sonucu eser içindeki her türlü anlatımsal özelliği yüksek düzeyde belirleyebilecek bir yetkinliğe ulaşan ve özellikle 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan 3 yüzyıllık dönemde "müzik yazımının tek yöntemi" olarak kullanılan uluslararası nota yazısı 11. yüzyıla aittir. Bir rahip olan Gudio’nun öğrencileri için geliştirdiği yöntemler ve sistemler modern nota yazımınının temellerini oluşturmuştur. Ut quent Laxis denilen ilahiyi ezberletebilmek için “Guido’nun Eli” sistemini oluşturdu. Bu sistem elin parmaklarındaki girinti ve çıkıntılara metnin ilk hecelerinin yazılması sonucunda bir gam dizisinin elde edilmesidir. Her satırın ilk hecesinin bugün solfejde kullanıldığı ilahinin ilk kıtası:
Ut queant laxis (ut sonradan DO olacaktır)
Re sonare fibris.
Mi ra gestorum,
Fa muli tourum,
Sol ve polluti,
La biİ reatum,
Sa ncte Joannes (sonradan Sİ olacaktır).

Sahneden.com internet sitesinden alınmıştır.

Orta Çağ’da Seküler Müzik (11. Yüzyıldan itibaren)

Orta Çağ boyunca gelişen seküler müzik tarzları özellikle 11.yüzyıla kadar Kilise tarafından “caiz” görülmedikleri için genellikle halk müziği olarak tanımlanabilecek karakterdedirler. Başlıcalarını sıralamak gerekirse:

Goliard Şarkıları: Goliardlar dönemin öğrenci ve gezgin, başıboş rahipleri için kullanılan bir tabirdir. Şarkıların konusu genellikle şarap, kadın ve hicivdi ki bunlar dönemin genç erkeklerine hitap eden konulardı.

Jonglörler (Bard): Erkek ve kadınlardan oluşan profesyonel müzisyenlerdi. Küçük gruplar halinde kasaba kasaba dolaşıyorlardı. Şarkı söyleme, çeşitli numaralar yapmak, eğitilmiş hayvanlarla gösteriler yapmak aktiviteleri arasında idi. Kendi bestelerini yapmıyorlardı, genellikle popüler ezgileri kullanıyorlardı.

Trubadurlar: Güney Fransa’daki şair-bestecilere verilen isimdir. Aristokrat kesim içerisinde yayılmıştır.


Minnesinger: Alman şair-besteciler. Trubadurlardan esinlenmişlerdir. Trubadur şarkılarından daha ciddi, kimi zaman daha soyut ve hafif dini içerikli parçalar yazmışlardır.

Bu türlerin yanı sıra İtalya, İspanya ve İngiltere’de de benzer türler gelişmiştir. Diğer yanda Doğu müziğinde gelişen türlere yazı dizimizin çerçevesi gereği giremiyoruz.

Yazıyı tavsiye eserler ile noktalarken Orta Çağ İngiliz müziğinin modern yorumlarını dinlemek için Deep Purple ve Rainbow’un gitaristi Ritchie Blackmore’un öncülüğünde kurulan Blackmore’s Night grubunu dinlemenizi tavsiye ederim.



Önümüzdeki yazıda nihayetinde Rönesans ve Reforma uzanan, Amerika’nın keşfi, sınai üretimin artması gibi sebeplerle burjuvaziye evrilecek olan sınıfların ve kapitalizme evrilecek olan üretim ilişkilerinin olgunlaşmaya başlaması, dini otoritenin yavaş yavaş zayıflamasının, diğer bir ifade biçimi ile üretim ilişkilerinde yaşanan dönüşüm ile sanatçıların istihdam ediliş biçimlerinin dolayısıyla sanatın içeriğinin de dönüştüğü bir sürecin müziğini inceleyeceğiz. Ana konumuz “Orta Çağ ile Rönesans arasındaki köprü” olarak tanımlanan Gotik Dönem olacak.


Tavsiye Eserler:
1) Music Of The Troubadours - Tant m'abelis http://www.youtube.com/watch?v=At8gAmINxBo&feature=related


2) Greek Orthodox Christian Byzantine Chant (Theotokario, Θεοτοκάριο) http://www.youtube.com/watch?v=1P5FZkqWBuU
3) Blackmore’s Night – Under a violet moon http://www.youtube.com/watch?v=x0GJjv9SdF8
4) Film – Farinelli (1994) http://www.imdb.com/title/tt0109771/
5) Bizans müziği - Akritika (Türk sanat müziği ile benzerliğine dikkat) http://www.youtube.com/watch?v=4p9B3JqYdqY

Posted by Halksanat on 09:25. Filed under , , , , , . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0

0 yorum for Müzik tarihine yazlık ziyaret III - Berkay Özbek

Görüş belirtebilirsiniz

İletişim...

Her türlü eleştiri, görüş ve katkınızı admin@halksanat.orgadresine ya da iletişim formunu kullanarak iletebilirsiniz.

Yazarlar

dımtıs

Büyüteç

Loading...

2011 Halksanat --Copyleft