Müzik tarihine yazlık ziyaret IV - Berkay Özbek

Gotik sanat akımı 12. yüzyıl ortalarında Fransa’da yeşeren bir akımdır ve lokomotifi gotik mimaridir. Özellikle anıt, katedral, kilise ve saray inşalarında vücut bulmuştur. Ortaçağ’dan Rönesans’a geçiş dönemi olarak kabul edilir.

Guillaume de Machaut
Müzikte Gotik Dönem
Onbirinci yüzyıldan itibaren polifoni yavaş yavaş kilise müziğine girmeye başladı. Yine de monofoni hakimiyetini sürdürdü fakat kilise tarafından paralel melodilere daha çok özgürlük tanınmaya başlandı. Diğer yandan bir önceki yazıda da değindiğimiz gibi notasyon gelişimini sürdürdü. Batı müziğinde 11. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar organum ve conductus türleri egemen iken 13. Yüzyılın sonundan itibaren motet egemen olmuştur. Şimdi kısaca bu türleri tanıyalım.

11 – 13. Yüzyıl Müziği ( Ars Antiqua)
Organum
Organum bir polifonik müzik biçimidir. İlk örneklerine paralel organum adı verilir. Bu türün karakteristiği melodinin aynı zamanda başka bir notadan da söylenmesidir (doubled). Onbirinci yüzyılın bu müzik biçimi principle (birincil) ve organal ses olarak ikiye ayrılıyordu. Principle kısmı daha pes idi. Polifoninin ilerlemesi ile birlikte bu türde melodik özgürlük artmıştır ve eserlerin iki kısmına da aynı oranda önem verilmeye başlanmıştır.

Diğer iki organum biçimi florid ve Notre Dame organumlarıdır. Florid organumda birincil ses yavaştır ve iki ses de aynı metni söyler. Bu türde notaların süreleri belli değildir ve iş şarkıyı söyleyen sanatçılara kalmıştır. Onikinci yüzyıldan itibaren görülen Notre Dame Organumu’nda ise ritmik modlar vardı. Böylelikle süreler belirlenebiliyordu. 

Genel olarak bakıldığında organumda öne çıkan iki isim Leonin ve Perotin’dir. Leonin’in organumları derleyen eseri “ Büyük Organum Kitabı “ önemlidir. Perotin ise eserlerinde melodi ve ritmik motiflerin tekrar etmesi (repetition) ve 3 sesli, daha sonra da 4 sesli organum çalışmaları ile ön plana çıkar.



Conductus tarzı ise aynı ritim ve metne sahip iki veya daha fazla sesten oluşuyordu. Başlarda ilahi daha sonraları seküler sözler içerdi. 1250’lerden itibaren her iki tarz da popüleritesini yitirdi ve yerini motet’e bıraktı.

Motet
Bu türde her ses için farklı metinler söz konusudur. Başta Fransızca olmak üzere birçok yeni beste yapılmıştır. Organum ve conductus tarzlarında genellikle mevcut besteler üzerinde çalışıldığı düşünülürse, üretkenlik açısından bu önemli bir gelişmedir. Ondördüncü yüzyılla beraber ciddi anlamda sekülerleşmiştir ve polifoni artmıştır. Onbeşinci yüzyılda ise ortadan kaybolmuşlardır.
14. Yüzyıl Müziği
Bu yüzyılda artık yavaş yavaş Papa’nın otoritesinin sorgulanmaya başladığını söyleyebiliriz. Buna paralel olarak seküler sanat ve Latinceden ziyade ana dilde edebiyatların gelişmesi söz konusuydu. Papalar yüzyılın başlarında Güney Fransa’da, sonraları Roma’da kaldılar. Kilisenin müzikteki hegemonyası bu dönemde de sürdüğü için bu yüzyılda İtalyan ve Fransız müziklerine bakmak gerekiyor.

Fransa’da Ars Nova akımı
Bu akımla beraber müzisyenler izoritim gibi yeni teknikler ve biçimler denediler. Notasyondaki gelişmeler notaların ritimden daha bağımsız bir şekilde yazılabilmesini sağladı. Bu gelişmelerin bir toplam olarak etkisi müziğin bir önceki yüzyıla kıyasla daha güçlü ve çeşitlilik yönünden daha zengin bir aşamaya gelmesiydi. Bu akımla beraber daha şiirsel ve romantik şarkı sözlerine de rastlanmaya başlanmıştır. Akımın en önemli temsilcisi ise Guillaume de Machaut’dur.



İtalya’da Madrigal
Madrigaller genelde iki ses için yazılan ve genellikle pastoral ya da aşk şiirlerinden oluşur. Enstrüman kullanılmaz ve bütün kıtalar aynı melodi ile söylenir. Dolayısıyla burada da Fransa’da olduğu gibi eserlerde tekrarın arttığı görülebilir. Özellikle 1377 yılında Papalık Fransa’dan İtalya’ya taşındıktan sonra İtalyan müziği Fransız etkisi altına girmiştir.

15. Yüzyıl Müziği
İngiliz Müziği
Bu dönemde İngiliz müziğinde mod sisteminden majör tonaliteye geçiş görülür. Diğer ülkelerde olduğu gibi polifonide ve tekrarda artış da söz konusudur. Carol ismi verilen ilahi şiirler de dönemde oldukça popülerdi. Bugün hala bu şarkılar Noel’de sokaklarda söylenmektedir. Önemli besteciler arasında ise polifonik müziğin her tarzında eserleri olan John Dunstable sayılabilir.



Yeri gelmişken müzikte tekrar kavramına parantez açmakta fayda var. Buradaki tekrardan direkt olarak akıllara kendini tekrar etmek gibi olumsuz bir anlam gelmemesi gerekiyor. Müzik terimi olarak tekrara örnek olarak nakaratlar veya bir parçada tekrar eden davul kısımları verilebilir. Bu tarz tekrarlama parça içerisinde bir birlik oluşturur ve parçayı daha kolay hazmedilir, akılda kalıcı hale getirir. Dolayısıyla popüler müzik buna sıkça başvurur. Fakat tekrarı dozunda kullanmak çok önemlidir. Çok olursa dinleyici sıkılabilir. Tahmin edebileceğiniz gibi popüler müzikteki yaygın kullanımı sebebiyle birçok otorite tarafından eleştirilir.
Burgundy (Doğu Fransa) Müziği
15. yüzyılda artık aristokrasinin yetenekli sanatçıları hizmetlerine alarak prestij elde etme yarışları yaygınlaşmaya başlamıştır. Burgundy’nin özelliği ise düklerin bünyesinde maaşa bağlı besteci, şarkıcı ve enstrümantalistleri barındarın küçük kiliselere sahip olmasıydı. Bu müzisyenler kilise için ilahi, saray içinse seküler müzik icra ediyorlardı. Burgundy kilisesinde 1404 yılında 28 müzisyenin çalıştığı bilinmektedir. Burada müzisyenlerin kilise dışında istihdam edilmeye ve düzenli maaşlarla çalıştırılmaya başlanması oldukça önemli bir gelişmedir. Burgundy’nin diğer bir önemli özelliği de yabancı müzisyenlerin uğrak yeri haline gelmesiyle kozmopolit bir yapıya sahip olmasıydı. Bu 15. Yüzyılda ortak bir “Avrupa tarzı” oluşmasında etkili olmuştur.
Gotik Dönemde Kullanılan Enstrümanlar
Gotik dönemde kullanılan enstrümanlarla ilgili bilgileri partisyonlardan değil ancak resimlerden alabiliyoruz. Çünkü o dönemde partisyonlar hangi enstrümanın hangi kısmı çalması gerektiğini belirtmiyordu. Bu dönemde icat edilen en önemli enstrümanlar klavsen ve klavikorddur. Bu iki enstrüman müzik tarihinin en eski tuşlu çalgılarındandır ve 14. yüzyılda icat edilmiş olup modern piyanonun atasıdırlar.

Ortaçağ’dan Aydınlanma Çağı’na doğru batı müziğinin genel doğrultusu
Ortaçağ karanlığından müziğin Klasik dönemine varıncaya dek ( 5. yüzyıl – 18. yüzyıl) genellikle bestelerdeki karmaşıklık, tekrar ve polifoninin arttığını gözlemleyebilirsiniz. Bu değişimlere paralel bir şekilde kullanılan orkestraların da boyutları artmıştır. Örneğin 1600’lü yıllarda yaygın olan barok orkestralar en fazla 30 kişiden oluşurken, bugün bir senfoni orkestrası 100 kişiye kadar çıkabilmektedir. Söz konusu sürecin bir diğer belirleyici özelliği de ilahi müziğe nazaran seküler müziğin yaygınlaşmasıdır.

Önümüzdeki yazıda Rönesans müziğini ele alacağız. Bu yazıyı bitirmeden halksanat yazarı Serdar Türkmen’in bir önceki yazıdaki “Guido’nun Eli” ve nota isimlerinin kökeni ile ilgili kısma katkısını paylaşmak istiyorum. Türkmen önceden kaleme aldığı bir yazısında Ayhan Zeren’in Müzikte Ses Sistemleri kitabından bir alıntı aktarmış. Buna göre; nota isimlerinin Arap müziğindekilerden –dâl, râ, mîm, fe, sâd, lâm, sîn- kaynaklandığını, Endülüs üzerinden Avrupa’ya yayıldığı ve Guido D’Arezzo’nun buradan hareketle bugünkü nota isimlerini (Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Si) oluşturduğuna dair bir görüş de mevcutmuş. Bir sonraki yazıda irdeleyeceğimiz Rönesans müziğinin en popüler enstrümanı olan lavta (lute) nın da 9 – 10. yüzyıllarda Avrupa’ya Müslümanlar tarafından getirilen uttan türediği en yaygın tezdir. Bu bağlamda bu iki tezin söz konusu dönemde Doğu’dan esinlenme noktasında örtüştükleri söylenebilir.

Tavsiye eserler
1) Perotin – Alleluia Nativitas
2) John Dunstable - Veni Sancte Spriritus
3) Guillaume de Machaut – Messe de Notre Dame

Posted by Halksanat on 13:48. Filed under , , , , , . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0

0 yorum for Müzik tarihine yazlık ziyaret IV - Berkay Özbek

Görüş belirtebilirsiniz

İletişim...

Her türlü eleştiri, görüş ve katkınızı admin@halksanat.orgadresine ya da iletişim formunu kullanarak iletebilirsiniz.

Yazarlar

dımtıs

Büyüteç

Loading...

2011 Halksanat --Copyleft