Vize’de bir küçük Ayasofya ve büyük ibret - Meltem Çavdar

Vize (Bizye) Antik Kenti Trakya’nın kuzeyinde Yıldız Dağları’nın eteklerinde Kırklareli’nin bugün kendi adını taşıyan Vize ilçesinde yer alır. Trakya bölgesinde antik tiyatro yapısı korunmuş tek antik kenttir.  Erken Bizans döneminde önemli kişilerin sürgün hayatlarını geçirdiği bir yer olması ve 902 yılında Maria (St. Mary) isimli genç bir azizenin burada ölmüş olması ve ona dair rivayetler Vize’ye tarihsel bir popülerlik kazandırmıştır. 

İzlerin izinde…
Ağustos (2011) ayının başından itibaren mühendislik ve mimarlık bölümlerinden bir grup üniversiteli, Ayça Beygo’nun antik Vize’nin tarihi topografyasını çıkarmayı amaçlayan doktora tezi için başlatılan alan çalışmasına devam etmektedir. Çalışmada kentin yüzeyinde bulunan sur duvarları, tarihi yapi kalıntıları, sütun gibi yapı parçaları incelenerek Bizans döneminde nasıl bir yer olduğu çizilmeye çalışılıyor. Bilimsel bilginin birikerek ilerlediği düşünülürse, maddi kalıntılar kadar bölge hakkında yazılar, haberler, bölgede çekilmiş filmler, yöre halkının sözlü anlatımları da peşinden gidilecek birer iz. En çok da bilim insanlarının geçmişte yaptığı çalışmaların bu güne aktarımı olan makale ve kitaplar ya da bir restorasyon projesi çok daha öğreticidir. Ancak bu çalışmalara duyulan güven bazen aynı oranda hayal kırıklığı da yaratır: bir kazı çalışmasının yeterli olgunlukta belgelenmemesi ya da geçmişte yapılmış yanlış ve tahripkar bir onarım ya da restorasyon çalışması tarihe bir sünger çeker ve bütün izleri siler.

Vize’ deki Ayasofya Kilisesi de (Küçük Ayasofya) tarihi varlığının üzerine sünger çekilen bir yapı. Gazi Mihail Bey torunlarından Süleyman Paşa tarafından camiye dönüştürülen bu kilise, Vize’de kalenin bulunduğu tepede yer alır. Kilisenin tarihi konusunda arkeologlar ve mimarlık tarihçileri arasında görüş ayrılıkları vardır. Yapı alt katta bazilikal planla, üst katta kubbeli hac planın birlikte kullanılmasıyla oluşmuş. Yapi tipolojisine bakarak değerlendiren araştırmacılar benzer yapılarla karşılaştırma yaparak yapıyı 13. – 14. Yy lara tarihlemişlerdir. Belgelenememiş ve kaybolmuş arkeolojik bazı verilere dayanarak değerlendirenler de, yapının mimari anlamda çok az ürün verilmiş ünlü karanlık yıllara, yani 8.-9. Yylara tarihlendiğini yine ayni dönemdeki az örneklerle karşılaştırarak belirtmişlerdir.  
Vize Ayasofyasının tarih boyu geçirdiği değişimleri saptamak oldukça yoğun ve titiz bir çalışma gerektirmektedir. Bu yönde en yakın ve en kapsamlı çalışma 2003 yılında Alman arkeologlar Franz Alto Baurer ve Holger A. Klein’in öncülüğünde başlatılan kazı, analiz ve restitüsyon çalışmalarıdır. Dönemin Kültür Bakanlığı’na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün onayıyla başlatılan çalışmaların 2 yıllık serüveninde yapıya ve Vize’ye dair çok önemli sonuçlara varıldıysa da Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün saha araştırmasını sonlandıracak bir hamlesiyle çalışmanın sonu hüsran olur. 

Almanya ve ABD’den gelen akademisyen ve öğrencilerden oluşan grup, ilk olarak 2003 yılında binaya ait her bir parçayı profesyonel fotoğraf makinalarıyla fotoğraflar, doku analizleri yapar, ayrıntılı çizimlerini yapıp tüm bu analizlerin etrafında binanın kesin plan ve kesitlerini elde eder. Böylelikle ilk yıl yapılan çalışmanın sonucunda binanın ayrıntılı bir spolia katalogu çıkartılır.
İkinci yıl ise binanın dış cephesi fotogrametrik yöntemlerle analiz edilip çizimleri yapılır, bu analizler neticesinde binanın yapısal özellikleri belirlenir. Binanın restore edilmesi için gerekli tüm alt yapının oluşturması, çalışmanın hedeflerinden biri haline gelir.  2004 yılı alan çalışmalarının finalinde Ayasofya’nın kuzeyinde küçük bir kilise ya da şapel olabilecek bir yapının izlerine de rastlanır, ek olarak Vize’nin Bizans dönemine ait topografyası,  surları ve kilisenin çevresi üç boyutlu olarak modellenmeye başlanır. 

Taşeron restorasyon
Bu aşamaya kadar oldukça verimli geçen çalışmalara 2005 yılında devam edilemez. Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne yapılan izin başvurusu, Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün başlattığı restorasyon çalışmaları nedeniyle reddedilir. Arkeologlar, Edirne’deki yetkililerle ortaklaşa ya da onların denetimi altında çalışma yapmayı teklif etseler de bu istekleri de kabul edilmez ve 2005 yılı saha çalışması programı iptal edilmek zorunda kalınır. 2006 yılında alan araştırması yapmak için tekrar şansını deneyen ekip, restorasyonun inşasına başlandığını öğrenir. 2006 mayıs ayında herhangi bir arkeolog ya da mimarın gözetimi olmaksızın kilisenin restorasyon çalışması taşeron firmanın inşaat işçileri tarafından sürdürülür.

15. yüzyılda camiye çevrilen Vize Ayasofyası, 1980’lerde geçirdiği “yıkıcı” onarım çalışmasının ardından 2006’da yapılan bu “yok edici” restorasyon sonrasında dış cephelerini oluşturan taş duvarların derzleri pasta kreması renginde ve yapının nefes almasını engelleyecek yanlış bir uygulama ile birlikte harç ile kapanmış, pencereleri yenilenmiş, içi tamamen sıvanıp beyaza boyanmış, Osmanlı dönemindeki kalemişi süslemeler hayal edilerek yenileri yapılmış vaziyette, cemaati de bulunmayan bir cami olarak Vize halkına ve ziyaretçilerine hizmet ediyor.
Arkeologlar ve tarihçilerin de yapının tarihine ilişkin kesin sonuçlar çıkarması artık çok daha zor. Çünkü mimariye ait önemli arkeolojik kalıntılar restorasyon sırasında ortadan kaldırılmış ve sıvanarak öyle kapatılmış ki binanın içi havasızlıktan küf kokmakta. Örneğin Vizeli Azize Maria’nın freski kapatılırken, bazı kalemişi desenler kartonpiyer çerçeveler içerisinde sergilenmeye çalışılmış. Ancak bu kartonpiyer çerçeveler de aradan geçen 5 yıl içinde rutubetten çatlamış ve yer yer dökülmüş. Binanın iç mekan sıvalarının yakın bir gelecekte tamamen döküleceği düşünülüyor.

Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün*
Yazının önceki kısmını okuyanlar “Bu kadar yanlış bir iş neden nasıl yapılabilir?” diye sorabilirler. Bu tür yanlış tarihi koruma uygulamaları Türkiye’de bu alanda yıllardır süregelen, arkeolojiyi bir tür turizm nesnesi olarak gören bakış açısının ürünleridir. Turizmi bacasız fabrika olarak tanımlayan bir ülkede arkeoloji alanında çalışan bilim insanları ve rantçılar arasındaki bu çatışma her zaman olmuştur. Bunun yanı sıra gerici ideolojinin Osmanlı’ya dayanan yapılar dışındaki buluntuları çanak çömlek olarak gören zihniyet Ayasofya gibi kilise yapılarının cami olarak kullanılması yönünde son derece siyasi bir istek duymaktadır. Bugün AKP tarafından marka kentler, yatırım kentleri gibi kent pazarlama taktiklerinin yaygınlaşması ile tarihi alanların popüler yönlerinin öne çıkarılarak hızlıca bu anlayışla uygun olarak düzenlenmesi beklenmeyen bir durum değildir. Kısacası Vize Ayasofyası Vakıflar Müdürlüğü’nün mimarlık tarihinden anlamayan birkaç yöneticisin yanlış uygulaması sonucunda yitirilmedi, insanlığın bugününü aydınlatacak tarihiyle birlikte bilinçli bir şekilde karanlığa gömüldü.

* Vedat Türkali'inin bir gün tek başına romanında Sakallı Celal'e ait olarak geçen söz.

Kaynaklar:
-         The Church of Hagia Sophia in Bizye (Vize): Results of the Fieldwork Seasons 2003 and 2004. Franz Alto Bauer and Holger A. Klein
-         Ayasofya Kültür Merkezi : http://www.ayasofya.org/vize-ayasofya.html

Terimler:
Antik çağ: Önce yunan kent devletlerinin, daha sonra da roma imparatorluğunun siyasi gücü ve egemenliği altında, tarihsel olarak m.ö. 7. yüzyılın sonunda başlayıp, m.s. 2. yüzyıla dek süren dönem. 
Ayasofya: Dolayısıyla “ayasofya” adı “kutsal bilgelik” ya da "ilahî bilgelik” anlamına gelir. Ayasofya adını taşıyan kiliseler bilgeliğe adanmış yapılardır. Türkiye’de 5 tane Ayasofya Kilisesi vardır.
Restorasyon: Eski binaların orijinaline uygun şekilde yenilenmesi, onarılması.
Restitüsyon: Binanın ilk halinin, yani orjinal halinin çizilmesidir. Bir kültür varlığının ilk yapıldığı andan (özgün halinden) başlayarak, günümüze kadar geçirdiği çeşitli değişimleri ve bu değişimlerin ortaya çıktığı dönemlerde ve/veya anlarda bu kültür varlığının fiziksel durumunu saptayabilmek adına yapılır.
Bazilika: Erken Hıristiyan ve Ortaçağ mimarilerinde, yan geçitleri bulunan (yan nef), galerili veya galerisiz kilise
Spolia: Devşirme yapı malzemesi. Antik yunan, roma yapılarından alınan sütun, kaide vs ögelerin farklı yapılarda farklı şekillerde tekrar kullanılması durumu.
Fresk: Kilise mimarisinde, iç mekan süslemesinde çok sık görülen, sıva üzerine boya ile yapılan resimler. Kiliselerdeki İsa canlandırmaları tipik fresklerdir.
Kalemişi: Geleneksel Türk mimarisinde mekanların, duvar, kubbe gibi yüzeylerinde uygulanan, sıva üzerine boya ile yapılan desenli süslemelerdir.
Fotoğraflar:
1.       Vize Ayasofyası ve 2006 yılında eklemlenen minare
2.       Restorayonda eski kalemişleri yerine yapılan yeni boyamalar
3.       Ortada orijinal kalemişi bırakılmış. Yanlarda sonradan yapılan boyamaların dandikliği
4.       Koruyup sergilemeye çalışılan kalemişinin çevresine yapılan kartonpiyer çerçeve dökülmüş
5,6,7,8. Nemin yarattığı küflenmeler
9. korunmaya çalışılmış bir fresk ve kartonpiyer çerçevesi
10. 11. İç mekan görünümleri
12. taşların nasıl sıvaya gömüldüğünü bu fotoğraftan anlayabilirsiniz
13. Yalan yanlış bilgilerle dolu tanıtım tabelası



Vize Ayasofyası ve 2006 yılında eklemlenen minare

Ortada orijinal kalemişi bırakılmış. Yanlarda sonradan yapılan boyamaların dandikliği

Koruyup sergilemeye çalışılan kalemişinin çevresine yapılan kartonpiyer çerçeve dökülmüş

Nemin yarattığı küflenmeler

İç mekan görünümleri

İç mekan görünümleri

Yalan yanlış bilgilerle dolu tanıtım tabelası







Posted by Halksanat on 00:15. Filed under , , , , . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0

0 yorum for Vize’de bir küçük Ayasofya ve büyük ibret - Meltem Çavdar

Görüş belirtebilirsiniz

İletişim...

Her türlü eleştiri, görüş ve katkınızı admin@halksanat.orgadresine ya da iletişim formunu kullanarak iletebilirsiniz.

Yazarlar

dımtıs

Büyüteç

Loading...

2011 Halksanat --Copyleft