İç’ten bir buluşma - Zafer Köse
grup yorum, yazıçeviri 23:56
Grup Yorum konseri sonrası, dağılan kalabalığın arasında gülümsüyorsunuz. Sesinizi daha büyük bir sese katarak sadece bir insan teki olmayı aştığınızı, güçlendiğinizi hissediyorsunuz. Ve bunun, birkaç saatlik bir buluşmadan ibaret olmadığının farkındasınız. Yüzlerce yıl öncesine gidip Pir Sultan’la buluştunuz, Demirci Kawa’ya selam gönderdiniz. Nâzım’la, Neruda ile, Şili halkıyla, Amerika’daki dostlarla, Afrikalı, Asyalı, Avrupalı güzel insanlarla birlikte, gelecek büyük günleri düşlediniz.
Teknoloji sayesinde onlarca kat yükseltilmiş enstrüman ve insan sesleri, o seslerin simgelediği değerleri bir kez daha güçlü bir şekilde dünyaya ilan etti. Zihninizde Grup Yorum’un karşılığı olan değerleri, dostlarla birlikte sahiplendiniz.
Bedeli ödenmiş bu parçalara bir anlamda sahip olmanın gururunu yaşayarak salondan çıkarken, iyi ki gelmişim bu konsere, diye düşünüyorsunuz. Kalabalığın arasında bir tanıdığınızı görüyorsunuz. Tereddütsüz, içten bir selam veriyorsunuz.
Birkaç gün önce, onun da konsere geleceğini öğrendiğinizde içinizde oluşan tereddüdün dağılıp gittiğini hissediyorsunuz. O anda, günlerdir aklınıza takılıp duran bir konu yeniden canlanıyor: Grup Yorum deyince öne çıkan direnmek gibi, başkaldırmak gibi, umut, haksızlığa isyan, sevda gibi duyguları kimlerle paylaşmak istiyordunuz? sorusunu soruyorsunuz... Daha önemlisi; siz ne kadar hak ediyordunuz, bu değerleri yaşatan insanların arasında olmayı? Neden Grup Yorum dinliyordunuz? Ve neden bu konsere gelmeye karar verdiniz?
Elbette düşünüp taşınıp bilimsel analizler yaparak verdiğiniz bir karar değildi bu. Sanki sizin tercihinizden çok, Grup yorum’un sizi seçmiş olması gibi bir şeydi. Fazla üzerinde durma gereği duymadan gelmiştiniz işte. Ama şimdi, konserden çıkarken, daha açık bir zihinle düşünüyorsunuz:
Okurların kitapları, dinleyicilerin müzikleri, izleyicilerin filmleri seçtiklerini varsaymak, yanıltıcı olabiliyor. Sanatçıların ve sanat ürünlerinin alımlayıcılarını seçtikleri, daha geçerli bir düşünce. İçerikleriyle, üsluplarıyla, biçimleriyle... Zamanlamalarıyla, ulaşım kanallarıyla, genel duruşlarıyla...
Elbette konu bu kadar basit değil. Ürünün duracağı raftan, kimlerin ne kadar ondan haberdar olacağına kadar çeşitli etkenleri belirleyen aracıların rolü göz ardı edilemez.
Ayrıca, “bin başlı ejderha” olan medya dünyası ve onun etkisindeki yayın-dağıtım uygulamaları sayesinde, okur eğilimlerinin, dinleyici ve izleyici tercihlerinin kontrol altında tutulması hiç ihmal edilmiyor.
Yine de kültür sanat ürünlerinin seçilenden çok alımlayıcılarını seçen varlıklar olma özelliği devam ediyor. Ama popüler kültür dünyasının filmlerinde ve romanlarında geçerli olan iyi insan-kötü insan ayrımı, sanatın hitap ettiği insanlar meselesinde çok yüzeysel kalıyor. İnsanları böyle kolayca gruplandırmak yerine, içlerindeki iyi yönler ve kötü yönler üzerinde durmak, yaşanan koşulların bu yönlere etkisini düşünmek daha anlamlı olsa gerek.
Grup Yorum’un da sadece mücadelesini verdiği değerleri gündelik hayatında eksiksiz yaşatan insanlara hitap ettiğini düşünmemek gerek. Öyle olsaydı, bu müzik, mücadele içinde aktif olan insanları bir araya getirmekten ibaret olurdu.
Oysa daha fazlasını yapıyor.
İstediği kadar günlerine yansıtamasa da, yeterince uygulayamasa da, içinde o değerleri yaşatan insanlara da çalıyor müziğini Yorum. İnsanların içinde yaşatmaya devam ettikleri o değerlere hitap ediyor.
Bu nedenle, konserden önce “gelmese de olur” diye düşündüğünüz bir tanıdığınızı gördüğünüzde, onunla birlikte olmaktan memnunluk duyuyorsunuz. Kendinizle ilgili şüpheleriniz de rahatsız edici olmaktan uzaklaşıyor. Ne de olsa, Grup Yorum’un ulaşmayı tercih ettiği, günlük hayatınızdaki eksiklere rağmen içinde insanlık değerlerini yaşatan bir kişisiniz.
Anlıyorsunuz ki, sanatçılar, bazı değerleri yaşatan insanlara ulaşmaya çalışan yapıtları sayesinde, o değerlerin yaratılmasında ve yaşatılmasında etkili oluyorlar.
Baskı var, vukuat yok!
Grup Yorum’un Yalova konserini düzenleyen Eğitim-Sen şubesinin Örgütlenme Sekreteri Yalçın Düzgün, “Hiçbir engellemeyle, baskıyla karşılaşmadık” diyor.
Gülüşmeler arasında Şube Başkanı Fatih Tunç sözü alıyor: “Haber değeri olması için öyle diyor!”
Yirmi yedi yıldır olduğu gibi bu sefer de Grup Yorum konserinden birilerinin rahatsız olması, “normal” karşılanıyor.
Zaten Yalova Eğitim-Sen yönetimi, “1985’te kurulan Grup Yorum’un üyeleri başta olmak üzere, yıllardır birçok dinleyici ve yurttaş tarafından ödenen bedellere karınca kararınca ortak olmak gerekiyor.” diyerek bu işi üstlenmişti.
Yalova’da bir Grup Yorum konseri düzenleme kararını destekleyenler de olacaktı mutlaka.
Ve beklediklerinden büyük bir coşkuyla, şaşırtıcı bir destekle karşılaştılar. Sendikalarına üye olmayan öğretmenlerden, dükkanının camına afiş astıran “apolitik” esnafa kadar…
Hele hiç tanımadıkları, varlıklarından haberdar olmadıkları gençlerin gelip, “Size nasıl yardımcı olabiliriz?” diye sormaları, onları hem şaşırttı hem de çok sevindirdi.
En çok, Grup Yorum kitlesinin bu kadar geniş yelpazeye dağılmış olmasını, farklı siyasal görüşte olanların bile besledikleri saygının bu kadar yüksek olmasını şaşırtıcı buldular.
Çok az duyuru yapılabildiği halde, Yalova’da kahvehanelerden işçi servislerine kadar çeşitli yerlerde, Grup Yorum günlerce gündemdeydi.
“Neden afişler azdı?” diye sorduk elbette.
“Faili meçhul şekilde toplandı.”
Resmi bir karar olmadan, izinli bir şekilde akşam saatlerinde asılan afişleri, karanlıkta çalışan birileri söküyordu. Ertesi sabah ortada afiş kalmıyordu…
“Yani, Grup Yorum’un konserinden rahatsızlık duyan ‘vatandaş’ değil, onun yöneticisi!
“Yirmi yedi yıldır kaç hükümet geldi geçti, kaç bakan, kaç başbakan değişti. Hepsi ‘iktidar’dı sonuçta. Çoğunun aynı ortak parantezin içinde olduğunun kanıtıdır, Grup Yorum’a karşı olan ortak uygulamalar.”
(mavi-nota.com)
