ŞARKILARIN İDEOLOJİSİ (4) - Serdar Türkmen
yazıçeviri 15:59
Şarkılardaki ezgilerin ideolojisi
Bir eleştiriden besleme yapacağım bu bölümde: “Şarkıların sadece sözlerini değerlendiriyorsun, ezgiler ne olacak?”
Bu yazıda şarkılardaki ezginin ideolojisini tartışacağım.
Sanatın soyutluk anlamında tepe noktalarından biri olan müzikte, anlamı ve iletiyi her daim çırılçıplak ortaya koymak söz konusu değildir elbette. Bu da müzikle ilgili yazmayı zorlaştıranların başında geliyor sanırım. Yine de müziğin, ileti düzeyinde bir şeyleri taşıdığını, müzik dinlerken veya yaparken, müziğin düşüncelerimize ve duygu durumumuza yaptığı belirgin etkiden biliyoruz.
Şarkıda öz ve biçim
Bilindiği gibi şarkı, sözlü müzik eseridir. Bir şarkı için öz ve biçim kavramlarını kabaca belirtirsek: şarkının sözleri (öz) ve müziği (biçim)dir. Elbette bu anlaşılır olmak için yapılmış yanlış bir bölümlemedir, çünkü şiirde, seçilen sözcükler, kafiye, simetri, asimetri gibi nitelikleri dolayısıyla biçimi de barındırır. Aynı zamanda müzik de belirttiğim gibi soyut dizgede de olsa bir özü barındırır. Ancak belirttiklerim (söz=öz, müzik=biçim) baskın anlamda taşıyıcıdırlar.
Şarkı sözlerinin söylemleri ve düşünüş şekillerini nasıl taşıyıp yeniden ürettiğine daha önceki tefrikalarda değindik ve örneklendirdik, yine devam edeceğiz. Peki ya şarkılardaki ezgiler?
Çalgı Müziği’nde anlam
Bu soru, temelini çalgı müziğindeki (söz içermeyen müzik) anlam tartışmasında temellendirilebilecek niteliktedir.
Ahmet Say’ın bu konudaki değerli katkısını aynen aktarmak istiyorum: “Salt çalgı müziği, halk dansları için kırsal kesimde başlayıp sonraları saray danslarına sıçramıştır. Çokseslilikte müziğin ‘söz’den tam bağımsızlığını kurtarması ise Rönesans'tan sonra epeyce uzun yıllar sürmüştür. Senfoni formunun gerçek anlamda boy göstermesi ise 18'inci yüzyılın ortalarında Stamitz'le Manheim ekolü ile başlamıştır.”
Çalgı müziği, gerçekten de müziğin kendini 'müzik' olarak yansıtabildiği, kendisini büyüterek, nispeten özgürce gelişme imkânı bulduğu, sözlü müziğe nispeten daha soyut bir alandır. Yine de ezgilerin taşıdığı iletiler var. Eserin ismi, besteleyenin kimliği, eserin kullanım alanı gibi özellikler ezginin ideolojisi konusunda hâlihazırda dikkate alınan niteliklerdir. Bunun yanı sıra makamlar, ritmik yapı, metronom, seçilen çalgılar da dikkate alınabilir nitelikler olarak değerlendirilebilir.
‘Rodrigo’nun ünlü gitar konçertosunun devrimciler tarafından sahiplenilmesi, sıklıkla fon olarak kullanılması, melodik yapısındaki meydan okuma ve mücadele etme çağrışımlarından daha çok, ‘Deniz Gezmiş’in en sevdiği şarkı’ statüsüyle ilgilidir. Hatta şu uzun ‘örnek devrimci sanatçılar’ (“Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Victor Jara, Bertolt Brecht, Ruhi Su…”) listesinde Rodrigo’nun adını görmüşlüğüm bile var.
Yine ‘Dünya Devrim Şarkıları’ albümünde yer alan ‘Che Guevara’daki çoksesli koral yapı ve hüznü sırtlamış bir isyanın çağrışımı yadsınamaz ancak eserin anlamını asıl yüklenen, eserin adı ve icra eden grubun (Quilapayun) kültürel-politik kimliğidir.
Şarkıların Ezgileri
Asıl meseleye dönelim.
Algılarımızdaki hiyerarşiyi fark edebileceğimiz en iyi alan herhalde bir şarkının ‘video-klip’idir. Görsel – Söz – Müzik sıralı hiyerarşi dolayısıyla, aslında bu disiplinler arasında da bir ezen-ezilen ilişkisi oluşur.
Şarkıdaki durum da buna benziyor: Sözün, anlamı belirlemedeki gücü müziği alt ediyor; şimdilik.
Örneğin, "Baş Koymuşum Türkiye'min Yoluna" şarkısının ezgisini, sözlerinden bağımsız düşünme ihtimalimiz kalmamıştır artık ve ezgi kirlenmiştir. Dolayısıyla biraz da kabalaştırıp, “şarkıdaki ezginin ifadesi, söze tâbidir.” dersek yanlış olmaz.
serdaryturkmen@gmail.com
11 Temmuz 2012, Tokat
