Sadece cümle kursaydık - Uğur Aksoy
edebiyat 12:05
Karanlık gecenin seherinde, aklımda oluşan bir duygu beni çok kurcaladı. Yani öteki benin aramızdaki o çarpışması. Buluşmamızı sabırla beklediğim günlerin sonunda onun bana bırakacağı etkiyi merak ettim. Çok sarsıcı bir zihinsel yalpalanma oldu. Karmaşanın onu ve beni bu denli üzüp sevindirmesi de ayrı bir yalpalanma. Görmediğim bir yüz, tanımadığım bir düşünsel faktör. Gecenin bu ayazındaki buluşmamız etkileyici de oldu. İkimiz de az konuştuk. Ama birbirimize çok baktık. Buluşmanın bu kadar hissettirici oluşu, beni ben yapan bu duygunun bu denli sert oluşu her şey güzeldi. Ama çok az konuşmuştuk. Bekli de ilişkimizin ilerisi için bir boşluk mesajıydı bu. Konuşacak bir şey yoktu. Bir birimize baktık ve sustuk. Güneşi izlemek istedik ama bu güneş açısından henüz erkendi. Gece uzun bir soluk çekmeye kararlı ve yorucu olduğunu söyledi. Ama tek bir sorun vardı çok az konuştuk. Ne sen beni hisseden ne de ben seni hisseden birkaç cümle kurabildik. Çok ezberciydik. Aramızdaki henüz oluşmayan bir komünü düşünerek nasıl paylaşacağımızı tartıştık. Sevgili olmanın gerekli ve gereksizliğini tartıştık. Ama kelimeler ne sana ne de bana yetti. Birbirimize kuracak cümlemiz azdı. Kelimelerin gittikçe basitleşmesi ve yaşamışlığını yitirmesi bizi ayrı kılmaya itti. Ama ne sen beni gördün ne de ben seni. Sen Paris’te, Roma’da veya Atina’daydın. Ben ise İstanbul’da! Birbirimize kuracak kelimelerimiz yoktu. Seni hiç tanıyamadım. Nerede olduğunu hiç öğrenemedim. Kelime daracığımızın zayıflığı, güçsüz, çelimsiz kalışı aramızda oluşacak olan feodalitenin yok oluşuydu. Aramızda kelimeler ve onların oluşturduğu cümleler yoktu. Ortada sadece konuşamayan cahil birkaç duygu vardı ama sen neredeydin veya benim seni nerede aramam gerekiyordu. Hiçbir şey bilmiyordum, bir şeyler düşünemiyordum. Ya da hissettiklerimizle cümle kuramıyorduk. Çünkü kelimeleri tanımıyorduk. Aramızda iletişim kuramıyorduk. İnsanlarla konuşamıyorduk, dertleşemiyorduk, birbirimizi tanımıyorduk. Çünkü kelimeleri hissetmiyorduk. Birkaç kitabın etkisi olmuyor ve bizi konuşmaya itmiyordu. Konuşamıyorduk ve konuşamadıkça sevemiyorduk. Sevmemek ise bizi yalnızlaştırıyor ve yabancılaştırıyordu. Hepimiz yok oluyorduk. Paris’teki ben Atina’daki ben Roma’daki ben yok oluyordum ve İstanbul’daki sen de yok oluyordun. Kelimeleri tanımadığımız için, cümlelerin anlamlarını bilmediğimiz için, duyu organlarımızı kullanmadığımız için, öpüşmeye ya da el ele tutuşmaya çekindiğimiz için, Paris’te Roma’da Atina’da hatta Vietnam, Brezilya, Bolivya’da da yok oluyorduk. Sustukça, birbirimize cümle kurmadıkça çöküyorduk. Kelimeler soğuyor, üzülüyor ve ağlıyordu. Benim sana senin ise bana verecek hiçbir şeyin yok şimdi. Ve güneş doğuyor hepimiz işlerimize, gündelik saçmalıklarımıza gidiyorduk. Bir cümle bile kuramadan.Yine birbirimizi hissedemeden…