İSTANBUL- Venezuela Simon Bolivar Orkestrası İstanbul'da. Orkestra oluşumu 1970'lı yıllarda El Sistema ile yaşamdan dışlanan ve engelli çocukları suçtan uzaklaştırmayı amaçlayarak işe başlıyor.
Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenecek olan konser öncesinde El Sistema'nın kurucusu José Antonio Abreu'nun katılımıyla The Marmara Oteli'nde bir panel düzenlendi.

TÜRKİYE'DE EL SİSTEMA

Panelde El Sistema'nın gelişiminin yanı sıra Türkiye'de nasıl uygulanabileceğine dair örnekler tartışıldı. Panele ayrıca Türkiye'de farklı modellerle çocuklara müzik eğitimi veren Edirnekapı Barış İçin Müzik Projesi temsilcilerinden akademisyen Yeliz Yalın Baki, keman virtüozu Cihat Aşkın, piyano virtüozu Süher Pekinel de konuşmacı olarak katıldı.
El Sistema'nın kuruluş sürecinden söz eden José Antonio Abreu, büyük bir genç ve çocuk grubunun o yıllarda Latin Amerika'da müziğe ulaşamamalarının kendilerini bu sistemi düşünmeye tetiklediğini belirtti.
Müziğin hayattaki üstün değerlere açılan pencere olduğunu belirten Abreu, ülkelerinde eğitimin unsurlarından biri olan estetik ve sanatın gözardı edildiğini ifade etti.
Müziğin diğer birçok sanat dalından daha zor olduğunu ifade eden Abreu, "Müzik diğerlerinden daha fazla acı çekmektedir. Enstrümana ihtiyaç duyar, hocaya ihtiyaç duyar. Kaynakları bir araya getirmek zordur. Venezuela'da 11 kişilik bir ekiple başladık. Özel ve küçük bir devlet desteği ile başladık. Müziği geliştirmek için teori gerekir ama eğitimi sıkıcıdır. Çocukları heyecanlandırmaz müzik eğitimini çekici bir etkinlik haline dönüştürmeliyiz ki oynayarak başlayabilsinler" dedi.

KLASİK SİSTEMİN DIŞINDA

11 kişi ile kurulan küçük grubun zamanla büyüdüğünü söyleyen José Antonio Abreu, "Koral sistemi geliştirdik. Küçük bir salona kitli hoca ve öğrenci değildi, parça çalmak ve diğerleriyle birlikte çalmaktı, hevesini arttırmaktı. Veliler de çocukların eğlendiklerini ve büyüdüklerini görerek bu sisteme dahil edildi. Venezuela'da bir şehre gidip gençlik orkestrası kurulacak dediğimizde aileler çocuklarını severek bu orkestraya dahil etmek istiyorlar" diye konuştu.

FAKİR ÇOCUĞA SAYGINLIK

Çok farklı repertuarlar belirlediklerini ve her şehirde ve köyde çocukların konserler vermeye başladığını aktaran Abreu, şöyle devam etti: "Fakir bir çocuk için annesinin onunla gurur duyması çok önemlidir. Onun için yeni bir hayat başlar o artık bir sanatçıdır ve küçük bir çocuk da olsa ona bir saygınlık kazandırır ve yeni bir gelecek kazandırır ona."

MÜZİK ELİT BİR AZINLIĞA AİT DEĞİLDİR

El Sistema'nın kurucusu José Antonio Abreu, şöyle devam etti: "40 yıllık çalışma sonunda müzik artık elit azınlıkların faaliyeti değildi; ülkeye yayılabileceğini gösterdik. Devlete bunun bir sosyal hak olduğunu göstermeye çalışmaktı. Böyle olunca, toplum bir sanatçılar köyüne dönüşür. Sanatsal eğitim hakkına dönüşmesini istiyorum devlet tarafından garanti edilmeli. Bugün uyuşturucu ve şiddetle mücadele etmek için sanat ve çocukların ruhani gelişimini sağlar" dedi.

ORTAK PROJE ANLAŞMALARDAN DAHA ETKİLİ OLUR

Türkiye'de bir müzik geleneği olduğu için burada da benzer bir çalışma uygulanabileceğini ifade eden Abreu, Türkiye ile ortak bir çalışma başlatabileceklerini, bunun ülkeler arası imzalanan dış anlaşmalardan daha kuvvetli bir bağ oluşturacağını ancak devletin de böyle bir projeyi desteklemesi gerektiğini vurguladı.

ORF SİSTEMİ İLE EĞİTİM

Süheyl Pekinel ise Pedegog ve besteci Karl Orf'un metodu üzerinden çocuklara eğitim verdiklerini dile getirdi. Ruhsal, müzik, dans, konuşma eğitiminin verildiğini belirten Pekinel, çocukların 3-4 yaşlarındayken eğitime başladıklarını ifade etti.
Pekinel, "Özgüveni geliştirmek paylaşmak ve aileleri de dahil etmek önemli. Aileler de yetiştiriliyor. Birlikte hareket etmeyi eğlenerek öğreniyorlar. Türkiye için 9 ilden seçilen öğretmenler eğitiliyor. Çocukların yetişmesi için önce öğretmenler eğitilmeli" dedi.
Projeyi Milli Eğitim Bakanlığı'na sunduklarını ifade eden Pekinel, "Projenin MEB'e sunulmasının nedeni eski tarz, müzik derslerine sınıf öğretmenleri girdiği yöntemlerin rafa kaldırılması için. Anadolu'dan seçilen üstün zekalı ve yetenekli çocuklarla çalışma ilerleyecek" dedi.
Keman virtüozu Cahit Aşkın ise Cahit Aşkın ve Küçük Arkadaşları (CAKA) projesinden söz etti. Cahit Aşkın, "Her ülkenin kendine özgü kültürel siyasi ve ekonomik şartları var, biz El Sistema değiliz. Türkiye'nin geçmişinde Köy Enstitüleri, Halk Evleri çocuk esirgeme kurumları bu çalışmanını ana felsefesini oluşturuyor" dedi.

YETENEKLİ ÇOCUK ARAMIYORUZ

Aşkın, şöyle konuştu: "Karma sistemleri sadece batı müziği endeksli değil halk ve klasik Türk müziğini de sisteme sokuyoruz. Yeni oluşturduğumuz solfej melodi ritm metotlarında 18 merkezde gönüllü çalışıyoruz. Sivil Toplum Örgütlerine dayanıyor. Yetenekli çocuk aramıyoruz her çocuk yetenekli. Yeteneği daha sonra kendi isteği ve çevresinin özendirmesiyle kazandırılıyor. Çocukları sınav stresiyle değil konser sistemi ile sınıyoruz. Çocukların ait oldukları kültürel temellerle diğer kültürlerle alışverişi daha kolay olur."

KÖMÜRLÜKTEN MÜZİK ATÖLYESİNE

Yeliz Yalın ise 2005'de Edirnekapı semtinde ilköğretimde kullanılmayan sınıfında başlayan öykülerini paylaştı. 20 akordeon öğrencisi ile başladıklarını, kullanılmayan kömürlüğü atölye yaptıklarını ifade eden Yalın, "Talep gittikçe arttı. Başka okuldan da talep geldi. Ardından flüt eğitimine geçildi" dedi.
Amaçlarının fazla çocuğu müzikle tanıştırmak sanata katılma hakkını verebilmek olduğunu ifade eden Yeliz Yalın, "Üst başlığımız Hümanizma. Hümanist insanlar yetiştirmek. Birlikte yaşama kültürü kendine güvenen yardım eden birbirlerine. Eğitilen her çocuk eğitmen olarak yetiştiriyor. Rekabet ortamı değil birlikte bir şey yapma arzusu var. Kapımız her çocuğa açık, yeteneğini ölçelim çabasına girmedik. Bugüne kadar 1200 çocuğu kaydettik. Bize ilham veren şey El Sistema" diye konuştu.

(ETHA)

Posted by Halksanat on 12:14. Filed under eğitim, el sistema, haber, manşet . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0